Son 65 yılın en kurak dönemine tanıklık eden ülkemizde, su kaynakları alarm veriyor. Meteoroloji verilerine göre, yağış miktarındaki düşüş ve artan sıcaklıklar, barajların doluluk oranlarını ciddi ölçüde etkiliyor. Özellikle büyük şehirlerin su ihtiyacını karşılayan barajlar, azalmakta olan su seviyeleriyle birlikte kuruma tehlikesiyle karşı karşıya kalmış durumda. Barajların doluluk oranları, geçtiğimiz yıllara oranla kayda değer bir düşüş gösterirken, bu durum hem tarım hem de içme suyu temini açısından büyük bir endişe yaratıyor. Uzmanlar, su krizinin önüne geçebilmek için hemen harekete geçilmesi gerektiği konusunda uyarıyor.
Kuraklık, mevsim normalleri ile kıyaslandığında yaşanan aşırı sıcaklıklarla birleştiğinde, su rezervlerinin tehlike altına girmesine neden oluyor. Ülkemizde ana su kaynaklarının ve barajların önemli bir bölümü, son yıllarda yeterli yağış almadığı için istenen doluluk oranlarına ulaşamıyor. 2023 yılının ilk çeyreğinde birçok barajın doluluk oranı %20’nin altına düştü. Bu durum, özellikle tarım sektörünü olumsuz etkileyerek, sulama sorunlarına ve maliyet artışına yol açıyor. Ayrıca, içme suyu temininde yaşanabilecek sıkıntılar, şehirlerde suyu daha yönetilebilir hale getirmek için acil önlemler alınmasını gerektiriyor.
Kuraklık sorununa karşı atılacak adımlar, hem kısa hem de uzun vadede su krizinin önlenmesi açısından büyük önem taşıyor. Öncelikle, su tasarrufu ile ilgili farkındalık kampanyalarının yaygınlaştırılması gerekiyor. Ayrıca, yağmur suyu hasadı ve gri su sistemlerinin kullanılması, yeraltı su kaynaklarının korunması adına önemli stratejiler arasında yer alıyor. Su yönetimi konusunda daha etkili ve sürdürülebilir bir yaklaşım benimsemek, gelecek nesillerin su teminini garanti altına almak için şart. Elektronik izleme sistemleri ile su tüketiminin sıkı bir şekilde izlenmesi, israfı önlemek adına kritik bir rol oynayabilir.
Sonuç olarak, ülkemizde son 65 yılın en kurak dönemi olarak kaydedilen bu süreçte, su kaynaklarının yönetimi büyük bir önem taşımaktadır. Barajların kuruma riski, yalnızca bir çevre sorunu olmanın ötesine geçerek, ülke ekonomisini ve toplumsal sağlığı da tehdit eden bir durum haline gelmiştir. Bu nedenle, uzmanların ve yetkililerin önerilerine kulak vermek ve gerekli adımları atmak; su kaynaklarımızı korumak ve sürdürülebilir bir gelecek için hayati öneme sahiptir.